SON ONBEŞ YILDA TÜRKİYE'NİN ÇÖKEN KAFKASYA POLİTİKASIÖncelikle Kafkasya neresidir diye başlayalım; Kafkasya denildiğinde, Karadeniz ile Azak Denizinin doğu kesimini ayıran Anapa yarımadasından başlayarak Hazar denizi kıyısındaki Apşeron yarımadasına ulaşan Büyük Kafkas dağları ve bu dağların iki yanında uzanan topraklar kastedilir. Kafkas dağlarının ikiye ayırdığı Kafkasya'nın güneyinde Gürcistan ve Azerbaycan ülkeleri yer alır. Bu bölgeye çeşitli kaynaklarda Trans-Kafkasya da denilmektedir. Kuzey de yer alan ve Rusya'nın hakimiyeti altında bulunan Kuzey Kafkasya olarak bilinen bölgede ise Adigey, Abhazya, Karaçay-Çerkes, Kabardey-Balkar, Kuzey Osetya, Güney Osetya, Çeçenistan, Dağıstan- İnguşetya ülkeleri bulunur. Doğal kaynakları son derece zengin ve verimli topraklara sahiptir. Doğal güzellikleri ve vahşi doğası müthiştir. Bu nedenledir ki Dünya tarihi boyunca çok çeşitli kavimlerin saldırısına uğramış olan bölge insanları günümüze kadar asla tam olarak kontrol altına alınamamış ve boyun eğmemişlerdir. Evliya Çelebi den, Marco Polo ya, Dünyaca ünlü bir çok kaşif ve seyahatçiler, yazarlar, doğası gibi bu bölgelerde yaşayan insanların son derece sağlam yapılı, uzun boylu, güzel ve yakışıklı olduklarını kaydetmişlerdir. Tarih boyunca bölgeye yapılan istila hareketleri bölge insanlarının yüzyıllar boyunca savaşmasına neden olmuş, bu yaşam tarzı sanat ve kültürüne, en çokta "folklorüne" etki etmiş, bölgede Dünya da eşi benzeri olmayan çok yüksek bir kültürün gelişmesine neden olmuştur. Günümüzde tüm toplumumuz tarafından bilinen ve değişik stillerde oynanan "Kafkas folklor oyunları" ülkemiz de ve Dünya da pek meşhurdur. Yine bölgede çok yaygın bilinen "NART DESTANLARI" Dünyanın bilinen en eski mitolojik destanlarından biridir. Bu destanlarda "Ejderhalar" , "Devler" , "Jedler" ( bir tür saldırgan yaratık topluluğu ) , Demirci Tlepş, Güzel prenses "Setenay", "Kahraman Sosruko" bu destanların önemli figürleridir. "Yüzüklerin Efendisi" isimli meşhur film serileri bu destanların kopyası gibidir. Bu film serilerinde "Nart Destanları"ndan alıntılar mevcuttur. Bölgeyi ve bu bölgelerde yaşayan insan topluluklarını kısaca tanıttıktan sonra asıl önemli konulara, bölge yakın tarihine gelelim.
Bu bölge ( Kafkasya ) ile Türkiye-Anadolu toprakları arasında, Dünyada başka hiç bir ülke ile olmayacak düzey ve yoğunlukta tarihsel ilişkiler ve kültürel etkileşim mevcuttur. Kimileri bu kültürel ve tarihsel yakınlaşma ve ilişkileri Osmanlı devletine bağlasa da bu doğru değildir. Kökü çok daha eskidir. Kökü HİTİT'lere, URARTU'lara kadar dayanır. Kafkasya - Türkiye-(Anadolu) toprakları arasında ki tarihsel ve kültürel etkileşimi sadece Osmanlı ile açıklamaya kalkışmak bilimsel niteliği olmayan çok sığ bir düşünce olacaktır. Her şeyi "Osmanlı" ile açıklamaya kalkışmak günümüzde on beş yıldır Türkiye'yi ite, kaka yönetmeye çalışan bir zihniyetin eseridir. Osmanlı'nın son çöküş dönemlerinde uygulamış olduğu "ümmetçilik siyaseti" ( din kardeşliği ) hiç bir işe yaramamış, araplar ve farslar , yemen çöllerinden, Sina yarım adasına kadar her yerde İngilizler ve diğer emperyalist güçlerle iş birliği yaparak oluk oluk Türk askerinin kanının dökülmesine sebep olmuşlardır. Osmanlı imparatorluğu içindeki Arap, pers-kürt, ermeni, rum gibi etniklerin son çöküş dönemlerinde ne gibi ihanetler içinde olduklarını sanırım burada uzun uzun anlatmaya lüzum bile yok. Türkiye Cumhuriyeti devleti ve kurucu kökleri KUZEYLİ'dir. Orta Asya ve Kuzey Kafkasya, TÜRKİYE 'nin KUZEYİ'ndedir. ( bilmeyen siyasal İslamcılar ve diğerleri Dünya haritasına baksın ) TÜRKİYE denilen ülkenin adı neden TÜRKİYE dir ? Çünkü adını TÜRKLER’den alır. Lozan konferansında taraf devletlerin nazarında Türkiye’nin dini kimliğinin zerre önemi yoktur. Kurtuluş savaşı bir din savaşı değil bir ırk, soy savaşıdır. Lozan görüşmelerinde “Osmanlılar” diye değil “TÜRKLER” şeklinde birçok yerde deklare edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucu kavimi TÜRKLER olmak üzere yönetiminde bulundurduğu ( özellikle istihbaratında, askeriyesinde ) Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun en başından beri yerlerini almışlardır. "Süleyman Askeri beyler", "Kuşçubaşı Eşref beyler" , ve ismini bilmediğimiz niceleri... Cumhuriyet kuruluş yıllarında "Kılıç Ali bey", "Rauf Orbay" , "Bekir Sami Oset", daha sayalım mı? Sanat ve spor dünyasına hiç girmiyoruz. Cumhuriyetçi, ilerici Türkler bu insanları gerçek ve saygın görevlere getirdiler. Osmanlılar ise köle ve cariye gözüyle baktılar. Bu kadar güçlü köklere sahip bir milleti "Yeni Osmanlıcılık" denilen ucube ve bozuk bir fikrin tesiri altına almaya çalışmak, "sıfır sorun" diyerek Orta doğu bataklığına Türkiye'yi sokup, arap ve pers'lerle birleştirmeye çalışmak ihanetlerin en büyüğüdür. Bu millet bu ihanetleri bu gün görmese bile yarın görecektir. On beş yıllık bu dönem insan hayatında çok önemli bir zaman dilimi olsa da, bu zaman dilimi devletlerin hayatında çok kısa bir süredir. Keser döner sap döner, gün gelir devran döner.. 2001 yılına kadar Orta Asya ve Kafkasya ile derin bağlarla bağlı olan Türkiye, 2001 yılı başlarında akp nin güçlenmesiyle bu bölgelerle neredeyse tüm bağlarını yitirdi. Türkiye'nin stratejik derinliği abd’nin bop projesi ve orta doğu bataklığına kaydırıldı. Araplarla ve kürt-pers yakınlığı kuruldu , KUZEY UNUTULDU..!! Devlet kademelerinde Kuzeyliler "tasfiye" edildi. 1994 - 96 yılında ki Çeçen-Rus savaşına resmi olmasa bile en azından el altından olabildiğince destek veren Türkiye, 90 lı yılların sonunda tüm desteğini çekti ve bölgenin çöküşüne sebep oldu. Son olarak Kaşif bey'in ( Kaşif Kozinoğlu'nun tasfiye edilmesi ) son darbeyi vurdu. Artık Türkiye'nin gerek Azerbaycan , gerekse Kafkas ülkelerinde saygınlığı önemli ölçüde sarsıldı. Türkiye'nin Kafkasya ile olan bağı ne hikmetse sadece ve sadece "Gürcistan" ile sınırlı kaldı. Ve o kadar ilginçtir ki ; BAKINIZ >> http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=-51325 Bağlantı adresinde hürriyet gazetesi arşiv haberinden anlaşılacağı üzere 6 Aralık 1998 te henüz, Abhazya - Gürcü savaşı soğumamışken , Gürcistan'a askeri hücumbotlar "HİBE" edildi. Bu işte Sayın Tayyip Erdoğan'ın "GÜRCÜ" oluşunun bir etkisi var mı sizce ? ( İktidarı pekişmeye başlayınca 11 Ağustos 2004 tarihinde Gürcistan ziyaretinde "Bende Gürcü'yüm ailemiz Batum'dan Rize'ye göç etmiş bir Gürcü ailesidir" ...) şeklinde kendileri zaten beyanat vermişlerdir. ( Anlaşıldığı üzere yazılarımız da her hangi bir vehim ya da olmamış bir olayı olmuş gibi göstermek gibi bir ahlaksızlık bizde yok. İftira yok, hakaret yok. Yazdığımız her konu kaynaklı ve "deliller" üzerinedir. Nede olsa bizim mayamızda "İnternet andıcı, 5 nolu darbe cd leri gibi vehim ve iftiralara dayanan, kalleş ve haince kumpaslar kurarak Türk ordusunu içerden vurmak gibi bir ihanetimiz yok çok şükür. Son olarak bdp milletvekili Sırrı Sakık'ın sözleri ile bitirmek istiyoruz ki, tehlike ne boyuta varmış görünüz ; "Sonradan bu ülkeyi kendisine vatan edenler, Kafkaslardan, Boşnaklardan gelenler, siz bu ülkenin sahipleri değilsiniz. Haddinizi bileceksiniz. Oradan gelip, hele dağdan gelip bağcıyı kovma hakkına sahip değilsiniz " Bu sözler üzerine zaten yorum yapmak sizlere ait. Sözün bittiği yerdeyiz… Saygılarımla Timur Türker
|